17 Ocak 2017 Salı

ON ALTIN YIL & Ali Naili ERDEM, Demokratlar Kulübü Onursal Başkanı

ON ALTIN YIL
Ali Naili ERDEM
Demokratlar Kulübü Onursal Başkanı
Kan, gözyaşı, namus üçgeni üzerine kurulu Cumhuriyetimizle birlikte, üniter ve ulus devletin yoğun bir cephe saldırısı altında olduğu bu günlerde; Devlete dost, rejime dost olan Demokrat Parti (DP)’yi, minnet ve şükranlarımla anıyorum.

Çoğulcu demokrasiyi ve milli iradeyi gerçekleştirerek milletimize “ON ALTIN YIL” yaşatan Demokrat Parti, vatanseverlerin ve uygarlık mücadelesini tavizsiz uygulayanların partisidir.

Yıllarca eşya muamelesi gören Türk İnsanı’nı vatandaşlık seviyesine çıkartmış olan; Atatürk harekâtının farklı bir yorumu olan DP, Kuvvayi Milliye ruhunun cesur yüreğidir.

Demokrasinin, rakamlardan önce “bir hukuk ahlâkı” olduğunu, icraatlarıyla kanıtladığı gibi; Cumhuriyeti de, Atatürk çizgisinde devam ettirmiştir.  

Demokrat Parti, daha zengin, daha uygar ve daha saygın bir Türkiye idealini hedef kılarak, eserlere eser katmıştır.  

Birlik ve beraberliği sağlamada, her türlü ayrıcalığı ellerinin tersiyle itmişler; Bu Kürt, bu Abaza, bu Çerkez, bu Gürcü, bu Pomak, bu Boşnak demeden, Cumhuriyetin ilkelerinde birleştirerek, devletimizin çağdaş devletler arasında yer almasını sağlamışlardır.
 
DP, bir efsanedir.

O, Atatürkçülükle bütünleşmiş ve Kur-an’da ki İslâm’ı, siyasal İslâm’dan uzak tutarak, saygıyla ve sevgiyle uygulamıştır.

Çağdaş dünyanın Türkiye’si olmak için yoksulluğu ve cehaleti yenmenin, demokrasiyi ve insan haklarını iktidar kılmanın bilinci içinde, aşkla ve şevkle halkının hizmetinde bulunmuştur.

Ne küçük hesaplar, ne kişisel çıkarlar kapısından içeri girmemiştir.

Önce Türkiye, sonra parti;

Önce vatandaş, sonra partili;
 
Mutlu insanlar ülkesi.

Karnı tok, sırtı pek, özgür insanlar ülkesi.

Aklın, ilmin, teknolojinin iktidar olduğu bir Türkiye, DP’nin amentüsüdür.

Yoksulluk benim insanımın kaderi olamaz isyanıyla çarığı, kara sapanı ve kerpiç evleri mazinin harabelerine terk edip modern kentlerin müjdesini vermiştir.

Aydınlık bir Ülke Hukukun egemen olduğu bir sosyal iklim…

Teknolojinin ürettiklerini hiçbir ayrım yapmadan ulusun bütününde sağlamayı amaçlamış bir yüce ruh…

Bir inanç manzumesi…

Bu güzellikleri içlerine sindiremeyenlerin gazabına uğrayarak hukuki yapısıyla sona erdi.

Sevdası yurdun her noktasında yaşıyor.

Ve, dünya durdukça O sevda var olacaktır.    

BÜYÜYEN BOŞLUK, ALİ NAİLİ ERDEM



16 Ocak 2017 Pazartesi

BALKAN BOZGUNU'NUN 100. YILI & ALİ NAİLİ ERDEM (Yeni Gün, Gazetesi)



EN ÖNEMLİ MESELEMİZ (ALİ NAİLİ ERDEM) Mehmet Necati GÜNGÖR

EN ÖNEMLİ MESELEMİZ
Mehmet Necati GÜNGÖR
            Ali Naili Erdem, Adalet Partisi döneminin en önemli şahsiyetlerinden birisidir.
            Eğitim ve kültür adamıdır.
            Zamanın en iyi hatiplerinden birisiydi.
            Uzun yıllar Milli Eğitim Bakanlığı yaptı.
            Türk milli eğitimine çok önemli hizmetlerde bulunmuş efsane bakanlarımızdandı.
            Parlamentoya İzmir milletvekili  olarak girdi.
            Türkiye’nin iz bırakan entellektüellerindendir.
            Geçen gün eski ANAP Milletvekili   Gaffar Yakın’la konuşurken bir anekdot hatırlattı.
            Ali Naili beyefendi, Meclis’te rahmetli  İnönü ile sohbet ederken “Türkiye’nin en önemli meselesi nedir Paşam?” diye sormuş.
            O da “Şahsiyet meselesi” diye cevaplamış.
            Bu hatırlatma üzerine, sayın Ali Naili Erdem’i aradım.
            İsmet Paşa ile aralarında böyle bir sohbetin geçtiğini Gaffar beyden öğrendiğimi, bunu yazmak istediğimi, iznini almak üzere aradığımı bildirdim.
            Evet, Paşa ile aramızda böyle bir konuşma geçti.
            “Türkiye’nin en önemli meselesi kişilik meselesidir”
            Ben de öyle düşünüyorum:
            “Şahsiyet meselesi.”
            “Ne yazık ki her dalda oynayan insanlar çoğaldı.”
            “Her renge bürünen insanlar.”
            Ali Naili bey de bu durumdan ziyadesiyle şikâyetçi olduğunu söyledi.
            Evet, bizce de Türkiye’nin en önemli meselesi kişilik meselesidir.
            Kişiliksiz bir toplum yapısına sürükleniyoruz.
            Çıkarlar kişiliklerin önünde uçuşuyor.
            Kişilikler çıkarlara göre şekil değiştiriyor.
            Kişiliksiz insanlarımız çoğalıyor.
            Eğitim sistemimiz de kişiliksizleştirme üzerine kurgulanıyor.
            “İtaat et, rahat et!”
            Bunu en son başbakan söyledi.
            “Her şeye rağmen itaat”i öngören bir toplumdan demokrasi çıkar mı?
            O’nu da kişilik sahibi olanlar düşünsün.