12 Nisan 2016 Salı

ÖYLESİNE BİR MECLİS - Ali Naili ERDEM

ÖYLESİNE BİR MECLİS
Ali Naili ERDEM
Ülke genelinde bir çok şey bitik. 
Bir çok yer zor nefes alıyor.
Tebessümler unutulmuş, kahkahalardan eser yok. 
Birbiri arkasına gelen hukuk katliamlarıyla, çöplüğe fırlatılan ahlakın sonucunda korkusuz yaşama özgürlüğü artık masallardadır.
Sevgi yerine öfke, muhabbet yerine kavga..
Kinlerle, belalar at başı gidiyor.
"Ne olur bu anayasanın bir maddesini delersek" diye yola çıkıldı. "Ben bu anayasayı kabul etmiyorum" anlayışına gelindi.
Anlaşılan o ki hukuklu bir dünyayı sevmiyor demokrasiden hoşlanmıyorlar... Oysa insanca yaşamanın güvencesidir demokrasi.
Demokrasimz henüz tazedir, yenidir, kurumsallaşmamıştır.Eksikleri vardır. Ama demokrasimizdir yine.
Demokrasimiz ne İngiltere'deki gibi 1215'te, ne Fransa'dakigibi 1789'da yola çıktı. Bugün sağlıklı bir demokrasi için gerekli olan bir zamandan yoksun olarak ayakta durmaya çalışıyor. Hepsi hepsi atmış dokuz senelik bir geçmişi var.  Bu idrakın içinde olarak demokrasimizi besleyip donatmak gerekirken sağından, solundan çekiştirip yıpratmanın ne uygarlıkla, ne vatanseverlikle bağdaşır yönü vardır. İnsana insanca yaklaşan, insanca bakan sevginin ve saygının itibar gördüğü bir toplum adeta unutulur hale geldi. Kadınlarımız koyun kesilir gibi kesiliyor.Kinin ve öfkenin bıçaklarını bileyenler mağrur.
 Güvenli yaşamak, huzur içinde yaşamak zorlaştı.
Hayvansal dürtülerle hayatı yaşanmaz hale getirmek ustaca işleniyor. Bilenler suskun, sorumlular seyirci.
Mezarlıkların sessizliği var.
"Atatürk'ün en büyük eserimdir" dediği meclis terbiyesizliklerin çeşitlisine şahit olmaktadır.
"Kafanı kırarım lan"
"Terbiyesiz senin ka..nı s.....m"
"O..... ç.....! P.. K....! Satılık köpek"
"Şerefsiz! A.... s.....m"
 Bu konuşmaların yapıldığı yer her hangi bir sokak değildir. Ümitlerimizin bağlandığı  TBMM'dir.
Üzülmemek, kahrolmamak mümkün değil. 
Kültürümüzün her safhasında "Üslubu beyan ayniyle insandır" sözü bir altın terzidir.
Bu küfürlerin sahiplerine ne demelive bu konuşmalar hangi terazilerde tartılmalı bilmiyorum.
Foerster "Siyaset adamı bir centilmendir" diyor.
Atatürk, milletvekili için "Beyaz eldivenli insandır" tanımını yapmış. Özetle milletvekili denilen kişi beyaz eldivenli centilmendir.
"Edep haya min el iman" anlayışını benimsemiş bir toplumuz. Bu bizim kültürümüzdür. Ve millet olarak ahlak tarihinin çocuklarıyız. Olanlara bakınca centilmenliğin yerini kaba kuvvetin temsilcileriyle küfür ustalarının aldığı görülüyor.
Voltaire'nin "Katıksız demokrasi ayak takımının despotizmidir" tarifi yaşanıyor gibidir. Thierry, demokrasiyi "Ahlaki bir alçalış" olarak algılamıştır.
Biz cumhuriyetin bütün evrelerinde Montesquieu'nun demokrasiyi tanımladığı FAZİLET anlayışındayız... Esasında cumhuriyette fazilettir. Ve fazilet rakamlardan önce hukukla, ahlakla, sorumlulukla, sevgi ve hoşgörüyle yoğurulmuştur. Bu nedenlidir ki demokrasi özgürlüğün, eşitliğin, insan sevgisinin ve adaletin harmanladığı rejimin adıdır.
Mecliste efendiliğin taçlandığı yerdir. (GÖZLEM GAZETESİ: 13.3.2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder